11 Temmuz 2015

Anne vs Herkes

"Her şey çok güzel. Hiç bir şey benden, sütümden ve bebeğimden daha önemli değil. Kimse beni üzemez, kıramaz. Kafam çok rahat!" diyerek lohusalık dönemini geçirenlerin hepsini tebrik ediyorum ve başarılarının devamını diliyorum. Bu dönem notunuz A+ ve ileriki dönemler için çok sağlam bir alt yapı oluşturdunuz. Ama eminim annelerin çok büyük çoğunluğu bu cümleyi kuramamıştır. Çünkü kurdurtmamışlardır! HERKESin sizden daha çok ve her şeyi çok iyi bildiği şu dönemde istediğimiz aslında sadece bir parça huzur; ama bu da çok görülüyor malesef. Çünkü siz ya potansiyel gerizekalı, ya acemilikte üstüne tanınmayan ya da anlayışsız, saygısız, cadaloz vs.nin tekisiniz.
Halbuki lohusalığın özeti: Sizin için her şey normal. Sadece bebeğiniz ağladığında endişelendiğiniz için sizinde ağladığınız; uykusuzluktan ağrılar içinde olsanızda bebeğiniz için canınızı verebileceğiniz; "sütüm yetiyor mu acaba bebeğime yetebiliyor muyum?" diye içinizin içinizi kemirdiği bir dönem lohusalık. Hormonlarınızın hepsi ayaklanmış; hadi git şuna ızdırap ol, onun sözünü dinleme, buna şöyle de, hiç bir şey olmamış gibi davran kısmı anca dışarıdan sizi gören anlayışsız lohusa yakınlarının görmek istedikleri ve kafalarında oluşturdukları tablo. En acısı kadın lohusa yakınlarının bunu anlamıyor olması. Çünkü eminim onunda başından geçmiştir.

Daha hamileyken okuduğum ve başıma geleceğini bildiğim için facebookumda da paylaştığım birannedogdu.blogspot.com un "Ey Lohusa Yakını! Birinci vazifen huzur vermektir.." yazısını sizin de okumanızı tavsiye ederim. 
Ben demiyorum ki bilgiler paylaşılmasın, yeni anne HERKESe uyuz uyuz davransın ve yardım almasın. Gerektiğinde size yardım etmesi için düşmanım gelsin bile dersiniz zaten. Çaresiz kalınan her an insan yanında illa ki birini ister. 
Bilgiler konusuna gelince... Ben demiyorumki pediatri konusunda bir ordinaryusum. Ama etrafınızdaki HERKES öyleymiş gibi davranıyor. Size sunulan bilgiler en iyi ihtimalle 30 senelik ya da bir kaç günlük, aylık bilgiler. En kötüsü de 50-60 yıllık bilgiyi uygulayıp uygulamadığınıza dair sınava tabi tutuluyor olmak. Yani sen Nuh'u tanır mısın? Siz sormadıkça anlatılan her şey, cüretkarca komşunuzun bile gelip fikir beyaan etmesi yaşayacağınız sinir bozukluklarına +1 puan daha katıyor. 
Tek beklentiniz siz yorgunken insanların anlayış göstermesi mi? Bu ne utanmazlık! Sen gerekirse yerde sürüneceksin; istersen öl ama kimseden anlayış bekleme. Anlayış dediğin nedir? Elinin kiri... O halde göster bakalım teyzelere en ölmüş halinle anlayışını. Aferiiinn! Aldın mı burdan da bir 30 puan. Anlayışsız ol değil burda anlatılmak istenen. Herkes birbirine saygı gösterse ne lohusa ne de yakını incinir kırılır. Bazı hassas noktalar vardır bilirsin, bir de toplum içinde oturup kalkmayı, edebi adabı bil sırtın yere gelmez. Hem lohusa hem de yakını için konuşuyorum; bunun fazlasını isteyip beklersen çok beklersin; çokta üzülürsün
Süt konusu... İstediğiniz kadar oturup ağlayın! Siz baskı, stres ve bunlar neticesinde depresyona doğru emin adımlarla giderken grafiğin öbür ucundaki süt artma oranı negatife doğru gider. Aylar öncesinden sütünüz gelsin ve artsın diye bilinç altınıza dayatılan o edepsiz baskı günü geldiğinde yerini, yaşanılan hiç bir olumsuz şey yokmuş gibi, arttı mı? geldi mi? azaldı mı? sorularına bırakır. Yani sizden önce HERKES sizin sütünüzü düşünürken boş yere kenarda ağlamayın. Ağlayacak yeterince nedeniniz ve bu nedenleri yaratan yakınınız var. 
Batıllarda inecek var! Binbir çeşit batıl inanç otunu kaynatıp bebeğinizin banyo suyuna katıyorsunuz; hayatı renkleniyor. Hani hiç batıl inancınız olmaz; öyle şeylere inanmazdınız. İnanacaksın kardeş! Çünkü bu dönemde inanmıyorum diyenlerin hepsi inanmış seninde inanmanı bekliyorlar. Meleklere inanmayıp, batıl inançları olan insanlar gördü bu gözler. 
Daha eminim unuttuğum pek çok konu başlığı vardır. Ama benim demek istediğim; zaten adaptasyon süreci yeterince sancılı olan şu dönemde bilgi kirliliğiyle, gereksiz tatsızlıklarla, bebeğinizin değil başkalarının yorgunluğuyla uğraşacaksınız. Kimse kimseye ızdırap olmasın. Kimse kimseyi gereksiz kırmasın. Annenizi bile öyle bir kırıyorsunuz ki; artık kendiniz anne olduktan sonra onu daha iyi anladığınız halde gereksiz laflarla belkide unutulmayacak kalp yaraları açıyorsunuz. (Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla diye buna derim.) 
Bana bugüne kadar bir kişi şunu söyledi: O senin bebeğin. İhtiyaçlarını da doğrularını da yanlışlarını da sen bilirsin. Herkes çocuk büyüttü ama kimse daha mükemmeli yapamadı. En iyisini sen yaşayarak görerek öğreneceksin. Hiç kimse anasının karnından anne olarak doğmuyor. Herkes ilk çocuğunda o acemiliği yaşayacak. Kimseyi dinleme, o senin bebeğin ve artık sende annesin.
Evet Melisa benim bebeğim. Kimsenin değil benim kokumu aldığında sakinleşiyorsa, benim sütümle karnını doyuruyorsa, o bana muhtaçsa ve bende ihtiyaçlarını beklenilen o mükemmel kavramı kadar karşılayamasamda, aramızdaki bağ bu kadar güçlüyken bırakın bizim ilişkimize karışmayı. Ben yardım isteyeceğim zamanı da insanı da bilirim. Binlerce nasihatla aklımı çorba yapıp, zaten yeterince hassas olduğum şu dönemde, bebeğime elimden geldiğince yararlı olmam yerine kafamı karıştırıp yararsız olmamı sağlamayın. Ben sorduysam ne yaptığını anlat ama lütfen şunu yap deme. Sende işe yaramış olabilir ama bende ve benim bebeğimde yaramayacağını biliyorsam beni ikna etmeye çalışma. Çok sabit fikirli aman buna bir daha bir şey söylemem de geç git. Bak yolunu da söylüyorum. Yeri geldimi günümüz hemşirelerinin doktorlarının bile söyledikleri işime yaramamışken senin söylediklerinle yorma beni.
Anne adaylarına ve yeni anne olmuşlara gelince; lohusalığı bir hak ve bahane olarak görme. Sen istesende istemesende kontrol dışısın. Bu dönemi en az sancıyla atlatmak senin elinde. Sen HERKESe işkence olursan karşılığını da fazlasıyla alırsın. Diş bileme. Ama sana işkence olunduğundan eminsen elinden geliyorsa duyma, görme. Her koşulda sen yara alıyorsun. Seninle birlikte de bebeğin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder